Minimalizm akımı 1960’lı yıllarda sanat ve müzik kökenli olarak ortaya çıkmakta ve daha sonrasında farklı alanlara da bu akım kaymıştır. Mimaride minimalizm ise 1970’li yıllardan itibaren karşımıza çıkmıştır. Hadi gelin hep birlikte mimaride minimalizm nedir inceleyelim.
Minimalizmin ne olduğuna baktığımızda ise sadeliğin ön planda olduğu ve fazlalıklardan kurtulunması gerektiğini öğütleyen felsefi bir akımdır. Aynı zamanda pek çok alanı kapsamaktadır ve nesnel olma bu akımın ana taşıdır. Mimari alandaki minimalizmin dikkat çeken bir diğer özelliği de doğa ile iç içe olmak ve mimaride doğadan ayrılmamaktır.
Mimarideki minimalizmin en güzel örnekleri Japon kültürü ile kendisini gösterir. Az eşyalı ve açık tonlarda tasarlanmış alanlar Japon kiraz çiçeği motifleriyle süslenmiş olurlar genelde. Basit ama kullanışlı aynı zamanda da uzun ömürlü malzemeler kullanılarak yapılan mobilyalar ilk etapta dikkat çekmektedir.
Minimalizmin insan psikolojisine olan etkisi de oldukça önemlidir. Kalabalık ve koyu tonların hakim olduğu ortamlar daha negatif bir etkiye sahipken az eşyalarla tasarlanmış ve açık tonların hakim olduğu alanlar depresyon, panik atak, uykusuzluk, halsizlik ve enerji kaybı gibi durumlara iyi gelmektedir.
Minimalizm söz konusu olduğu zaman insanların aklına aksesuarlardan yoksun ve boş alanlar gelse de aslında durum böyle değildir. Gerekli olan yerlerde aksesuarların kullanılması da minimalizmin özellikleri arasındadır. Bu noktada dikkat edilesi gereken tek şey ise ‘gerekli yerlerde’ kavramıdır.